25 Şubat 2011 Cuma

Farkındalık

Mutluyken daha fazla mutlu olmak için harekete geçtiğimde, 
Elimdeki mutluluğu yitirdiğimi görüp, elindeki mutlulukla yetinmeyi bilmek gerektiğini öğrendim.
Yine mutlu olup, yine daha fazla mutluluk için harekete geçtiğimde,
Aslında elimdeki mutlulukla yetinmem gerektiğini öğrenememiş olduğumu farkettim.
Tüm bunlardan sonra, mutluluğun insanın ellerinde olduğunu keşfettim.
Ya da belki yine, ne bir şey keşfettim ne de öğrendim..
Yine öğrendiğimi zannedip, farkındalığımı arttıran yeni bir hayal kırıklığıyla, yeniden başa döneceğim..

                                                                                                                                                               B.Y.

Saçmalardan Seçmeler :)

-şiir-
fringe departmanında olsam keşke
kapı açıp geçsem paralel evrene
bindiğim uçak adaya düşse
lost olsam beraber doktor jackle
ali kaptan olsam
bir karolin bulsam, yol versem cemileye
naz elmas olsam
uçsam kaçsam
filmlere sığmasam.
-son-


-yeni şiir-
bugün aynaya baktım derin derin
aynadaki suretime "naber kız" dedim
kaldık göz göze, etkilendim
gel dedim seni bir öpeyim
baktı aynadaki bana alık alık
bu dünya kuyruksuz bir balık
biz bir dizi izlemedik aslında
aynaya baktık.
sait faik abasıyanık.

şaka şaka kandırdım
faik değil ben yazdım.
-bitti.son.-



-baş ağrısı şiiri-
baş ağrısı baş ağrısı
nerden geldin baş ağrısı
baş ağrısı baş ağrısı
neden geldin baş ağrısı
sanki başımda dolanır
noel babanın kağnısı
geçmedi ilaç içtimse de
geçmedi saçımı çektimse de
geçmedi küfür ettimse de
şiir yazdım şimdi geççek baş ağrısı.
-bitti.-


-açlık şiiri-
otururken gecenin karanlığında
birden bir guruldama oldu karnımda
anladım ki karnım acıkmış
bu saatte acıkmak ne gıcıkmış
bir çorba içeyim dedim mutfakta
bir de baktım kasedeki cacıkmış
başka da bişey kalmamış dolapta
balık sandıklarım hep kılçıkmış
zaten tereyağından da kıl çıkmış
söverim ben böyle kara bahta
toprak, hava, ateş, su, tahta.
-bitti.-


-sahici şiir-
soyunun! herkes soyunsun!
giyinsin şimdi herkes üst raflara katlayıp koyduğu benliğini
ve herkes kendi olsun..
benliğini yitirmiş olanlar varsa,
hemen bir mezura bulsun
belki yeni bir benlik diktiremezler ama
alsınlar boylarının ölçüsünü
ellerinde bulunsun..


-arkadaşım gökana ithafen şiir-:)

bilirim seni gökan yazdın mı iyi yazarsın
gökan türker değil adeta barney stinson
çağlayan mı dedin ağzından yel alsın
doktor jack benm olsun ama çevresi kalsın
kate de gücenmesin sawyer ı de o alsın
yaa ya da salla hepsini aman adaları batsın
peter bishop da hiç fena değil hani aramızda kalsın.

-arkadaşım özgeye ithafen şiir- :)
tanrım ben ne yaptım!
özgeden bi canavar yarattım
gayet suskunken gönül evi
oldu siir aleminin yesil devi
please take it easy hulk
isyana gelecek yoksa halk


-#fizy şiiri -
kapandın gittin fizy
dertlere saldın bizi
dertler olmuş dizi dizi
bari izleyeyim biraz dizi


-yine şiir-
resmine yaptım fotoşop
bi görsen sanırsın peter bishop
bu şarkı sana hadi kop kop
yüreğim eder hop hop
öpsün seni burhan altıntop.
-şiir bitti-


-yılbaşı şiiri-
bu sene de geldi çattı yılbaşı
bişey parladı aha dedim kaptık tektaşı
yanıldım,ilk bakışta tanıyamadım arkadaşı
dedim kim bu, şimşek işaretli gözü kaşı
bir de baktım harry potter, elinde felsefe taşı
ne sancılı dönemmiş şu yılbaşı
sanki yılbaşı değil de aybaşı
sonu da aynı olurmuş nasıl olursa başı
çok içip dağıtmamalı o zaman g.tü başı
bakma bana şaşı şaşı
öpsün seni nihat odabaşı
-bitti.son.-

-2 nolu yılbaşı şiiri-

güldük eğlendik hadi bu gece de
ne sevindik yenisine 2010 p.ç miydi
yeni yıl diyoruz söylenen her hecede
2011 angel da, 2010 witch miydi
iyi olcaktı girmeseydim yeni yıla wc de
ne çabuk geldin az daha dursan geç miydi
gerçi çok farklı olmuyor başka yerde girince
yaşanan on iki ay acep bir hiç miydi
nevrimiz döndü yeni bir yıl gelince
yenisi dev ekran, eskisi 33 inç miydi
tanıyamadım arkasından görünce
çok yaşlanmış 2010, geldiğinde genç miydi
yanlışlıkla taş doldurdum pirince
dolmalık mı yoksa pilavlık pirinç miydi
izliyorum çok sardırdım fringe' e
alakasız oldu, söyleyiverdim yeri gelince
yeni yılda öpsün sizi gelin görümce.

 -can sıkıntısı şiiri-

acep şu ellerim yıkanan perdeleri taksa mı 
acep şu gözlerim gün ışığına baksa mı
bu ne sıkıcı gündür bilemedim Ya Rab
kahve dünyasına mı gitsem starbucksa mı


-aşk şiiri-
efkar yaptım bak ugrayayım bir tekel free shopa
nasıl gönülmüş bu gittim aşık oldum peter bishopa
bishop bishop, gel bakem sen şöyle yanıma
benden selam söyleyin ajan olivia dunhama.

-özlü söz-

my heart is broken
kalsın öyle bırakın

 -hasta şiiri-

Nasıl oldum ben bu kadar hasta
Yaşıyorum sanki Kars'ta
Bir de ateşim çıkarsa 40'a
Görürüm hayat var mı Marsta..


-gündem şiiri- (dikkat: sosyal mesaj kaygısı taşır)

Gitmez ise iktidardan Mübarek,
Nasıl olsun Cuma'ları mübarek..

-halet-i ruhiye şiiri-
patlamaya hazır bir ruh halinde
yanlışlıkla çalkalanmış kola gibiyim
yavan olmuşum, tadım kaçmış bir de
sanki beş gün beklemiş kazan dibiyim
halet-i ruhiyemi anlattım bu şiir ile
yazdığım şiirdeki kafiyeyi seveyim
iki çift lafım var bana deli diyenlere
endişelenmeyin yahu gayet iyiyim

-özlü sözler-
aşk bir yalan
öpsün seni halan

aşk sonsuz bir kumsal
ayak basan olur ishal

-bu da şiir-
toplanmış yine herkes
I,you,he,she,it
tv de bozulmuş 
olmuş sanki bir lahit
saçma oldu diye 
etmeyin sakın tenkit
tenkit eden varsa
olsun hemen faranjit
ditdirditdiridiridiridit
tel çalıyo, answer it


                                       Betül Y.

                                                    

KPSS AĞITI

Tayyip Amca suçumuz neydi söyle
Bilmeden tavuğuna kışt mı dedik

Duvarda çakılı diplomayı indirip de biz
Paşa gönlüm zevke geldi al yırt mı dedik

Ne oldu, okul okuduk da onca sene,
Karnımızı doyurdun da biz aç mı dedik

Gâvur muyuz, el miyiz şu memlekette
Sen ay yıldız gösterdin biz haç mı dedik

Hazırdık göreve gitsek de en ücra ile
Yanımızda yer aldın da biz kaç mı dedik

Bilemedim nerde günah işledik
Senin kara dediğine biz ak mı dedik

Kaç senedir olur diye diye bekledik
Atadın da beğenmeyip şark mı dedik

Kırılsın o diplomayı çevreleyen çerçeve
Al bunu lazım değil sen yak mı dedik

Beğenip gitmeyip de gösterdiğin yere
Yok ille isteriz biz garp mı dedik

Kızma bize bunları söyledikçe
Sen barış istedin biz harp mi dedik

Yıllardır ne elde var ne cepte
Sen maaş verdin de biz az mı dedik

Gözümüz yok haktan gayrı yerde
Komşunun tavuğuna bakıp kaz mı dedik

Elli bin atayacakmışsın gelecek yıla
Yapma canım biz bunları az mı yedik

Atacaksan ufak at umut olsun bize de
Sen gerçekçi oldun da biz gaz mı dedik

Üç çocuk istiyormuşsun her aileden
Evlendik yuva kurduk da olmaz mı dedik

Önce iş - maaş soruluyor evlenmeden
İş, maaş vardı da biz yok mu dedik

Verecek cevap mı kaldı elimizde
Aç mısın diye sordun biz tok mu dedik

Verdiğin sus payı mıdır sözleşmelilere
Duyduk şimdi bu bir deva mı dedik

Susmadık elbette ara sıra söyledik
Dedikse, bu bize reva mı dedik

Tayyip Amca sürçülisan ettik ise affola
Fazlasını değil ancak hakkımızı istedik.

                                              Betül Y.


EĞİTİM ŞART ( !? )

Arkadaşına küfrettiği için öğretmeni tarafından şu şekilde cezalandırılıyor bir ilköğretim 2.sınıf öğrencisi:
Beş sayfa "Bir daha arkadaşıma orospu demeyeceğim." yazılacak.Ceza ödevinin en başında ise öğretmenin yazdırdığı akıllara zarar sözcük tanımı: " orospu: kötü kadın" Öğrencinin es kaza duyduğu küfrü ona unutturmak yerine "ceza" zannederek iyice bir öğretmişiz gerek tanım yaparak, gerek cümle içinde kullanarak.( Sözcük tanımını yanlış yapmış olması da ayrı bir mevzu; ama sözcüğün ne olduğuna bakınca bu sözcüğün tanımını yanlış yaptığına seviniyor insan.)

Olaydaki trajikomik vaziyet, geyik olsun diye uydurulmuş bir haber olduğu sanısına düşürmesin sizi, bu olay gerçek! Bizzat ben şahit oldum defterdeki ceza ödevine.

Bahsi geçen öğretmenin yıllar yıllar önce, öğretmen ihtiyacı nedeniyle her bölümden mezun insanların başvurup ilkokul öğretmeni olabilme imkanına sahip olduğu yıllarda atanmış olduğunu, esas mesleğinin öğretmenlik değil ziraat mühendisliği olduğunu, emeklilik yaşının ise çoktan gelmiş olduğu halde hala çalışmaya devam etmekte direndiğini söylesem, çok şaşırtıcı olmaz heralde..

O halde, aynı öğretmenin sınıf panosuna astığı bir çok metnin noktalama ve imla hatalarıyla dolu olduğunu, konuşurken ardarda anlamlı iki cümle kuramadığını, otuz yaşından sonra Türkçe öğrenmiş Fransızın bu öğretmenimizden daha düzgün ve anlaşılır bir Türkçe ile konuştuğunu söylesem, buna da pek şaşırmamalısınız..

Sanılmasın ki bu öğretmenden ülkemizde yalnızca bir tane var. Bu öğretmen ve onun gibi pek çoğu, ülkemizin çeşitli yerlerinde milli eğitim kadrosu ile okullarımızda, yarım asır önce aldıkları öğretmenlik eğitimi ile-hatta bazılar hiç almadıkları öğretmenlik eğitimi ile- görev yapıyor, çocuklarımıza eğitim (!) veriyor. Sadece emeklilik yaşı gelmiş bu öğretmenlerimiz de değil mevzubahis, KPSS den 100 alıp üstün başarı (!) sergileyerek-sonradan kopya olduğu açığa çıkıp da sınav tekrarına sebep olduklarını göz ardı edersek üstün başarı sayılabilir-milli eğitimde kadro sahibi olan güzel abilerimiz, ablalarımızdan hiç bahsetmeye gerek yok heralde. (Hakkıyla atanıp gerçekten olması gereken yerlerde görev yapan öğretmenlerimiz yok mu? Elbette var!Onlar da inanıyorum ki burada yazılanlardan alınganlık yapmak yerine, vurgulamak istediğim asıl konuyu anlayıp destek olacaklardır.)

Bu arada, "doktoru da, mühanedisi de, cumhurbaşkanını da yetiştiren odur! Kutsaldır!" diye atıp tuttuğumuz öğretmenlik mesleğine başlayabilmek için yeterliliğimizin ölçüldüğü sınava bakalım. En gerizekalımızın ve alanında en yetersiz olanımızın dahi, bir yıl eve kapanıp beş kitap ezberleyerek geçebildiği bir sınav.( Bu cümle şekil itibari ile sınava övgü gibi görünebilir; fakat esasen yergi olduğunu anlayan anlamıştır..)  Ha,"efendim ben  neden eve kapanayım, bir yıl boşa harcanır mı, bir yandan çalışırım, bir yandan şunu bunu okumam lazım, şuna katılmam lazım şeklinde sosyal kültürel hayatını da sürdürmek isteyenler, siz baştan kaybettiniz. 

Sosyal hayatınızı sıfıra indireceksiniz, katiyen kültürel aktivitelere filan da katılmayacaksınız. İletişim becerilerinizin ne denli gelişmiş olduğu da pek mühim değil. Sadece ders çalışıp ezberleyin. Mümkünse dersaneye de gidin, ciddi bir maratonun içine girin. Yeter ki geçin şu sınavı işte yahu! Ha amma velakin, olur da atanabilriseniz, "iletişim becerileri kuvvetli, ezberci olmayan, sosyal ve kültürel hayatta etkin, özgüven sahibi" bireyler yetiştireceksiniz! Onlara, hayatın tek bir sınavdan ibaret olmadığını, sınav başarısının hayat başarısı demek olmadığını(!) da öğretmeyi sakın unutmayın! Okullarımızı öyle bir seviyeye getireceksiniz ki, dersanelere filan ihtiyaç kalmayacak.(Nasıl? Siz dersaneye giderek mi hazırlanıp atandınız? Boşverin canım, öğrenci bunu bilmiyor ki!) (Öğrenciye her zaman dürüst olması gerektiğini öğretmenizi de söylemiştik değil mi?)

Vel hasıl-ı kelam, kocamışı bunamışı okulda öğretmen ,öğretmenlikle hiç ilgisi olmayan nice meslek erbabı okulda öğretmen, kopyacısı torpillisi okulda öğretmen, sıfır sosyal hayatla sıfır iletişim yetisiyle yalnızca sınav geçeni okulda öğretmen..
Pekala, gerçekten bu işi yapmaya yeterliliği olan, fakat yapamayan milyonlarca öğretmen nerede?
Hmm, onlar evde, sisteme söverek KPSS' ye hazırlanıyorlar.. ( Eğer atanbilirlerse üç kuşak sonrasının çocuklarını -bir ihtimal- kurtarabilecekler.)

                                                                                                                                                                        Betül YİĞİN

2 Aralık 2010 Perşembe

Valiz

Bu sabah uyandığımda, buz gibi bir evde uyanmak istiyorum. Bana gülümseyen fotoğraflar olmamalı duvarlarımda. sağa sola iliştirdiğim notlarla karşılaşmamalıyım. Köşedeki çiçeğe su vermiyorum üç gündür. Ben gitmeden solmalı. Onu öyle güzel bırakamam. Raflarım bomboş kalmalı. Sıcak olmamalı bastığım yerler. Ve hatta yüzümü yıkarken duvara bakmalıyım, görmemeliyim valizdeki aynadaki aksimi.
Sabah uyandığımda, üzerime giyecek bir şey bulamamalıyım güzel. En çirkin kıyafetlerime ulaşabilmeliyim ve çirkinliğimi görecek bir boy aynam olmamalı. Nasıl gidebilirim aynalarla yüzleşirken?
Ben yokken gelmeliler ve almalılar tüm eşyalarımı. Yoksa nasıl verebilirim kendi elimle, yatağımı, yastığımı, anıları.. İnsan yedi yılını sığdırabilir mi valizlerle kolilere? İnsan yedi yılına paha biçip satabilir mi? Ben bunu yapabilen bir alçağım, ihanet eden geçmişine..
Sevmemeliyim bu evi, bu şehri.. Bu şehre olan nefretimi kusmalıyım otobüsü uygun bir yerde durdurup bu şehirden giderken. Ve anılarımı koyduğum valizimle, alakasız bir insanın valizi karışmalı otobüsten inerken. Ve o alakasız insana asla ulaşamamalıyım. Ne o beni tanımalı ne ben onu.. Kaybolup gitmeliyiz tahmin bile edemediğimiz başka başka şehirlerde.
Sonsuz g,b, ağlamalıyım bu evde. Bu evde ağlarsam başka bir evde bir daha ağlayamayacakmışım gibi, göz yaşlarımı alet etmemek için bu eve olan ihanetime. Bu evde artık faydalı hiç bir şey yapmamalıyım. Bu evde faydalı bir şey yaparsam, başka bir evde yapamayacakmışım gibi.
Batıl inançlar edinmeliyim giderayak. Sağ ayağım olmalı bu evden çıkarken yolculuğu başlatan. Ben giderken karşıma sıralanmış onlarca insana bakıp geçmişimden, hıçkırarak ağlamalıyım; ama hiç kimse olmamalı baktığım yerde. Ve ben geçmişime el sallayıp binmeliyim otobüse, asla orada olmayan binlercesinin göz yaşları arasında. Kendi kurduğum hayalle üzülmeliyim. Kendi kurduğum hayalle yerinmeliyim. Kuracağım hayallerle övünmeliyim.
Bu sabah uyandığımda, bu evden, bu şehirden nefret etmeliyim.. Yoksa nasıl gidebilirim?

17 Kasım 2010 Çarşamba

Genelleme

Sanırım insanın başkalarının davranışlarından ne aldığı ne beklediğine bağlı. Biraz ne beklediğine, biraz da içinde bulunduğu ruh haline. Birinin davranışından aldığımız mesaj = Beklenen mesaj + İçinde bulunulan ruh hali.
Şöyle ki, olumsuz bir dönemden geçiyorsak, karşımızdaki insandan daha önce olumsuz bir davranış gördüysek, bu süreçte o insan bize ne derse desin olumsuz anlamaya daha yakınızdır.
Evet, bu da sadece kendi üzerimden vardığım bir genelleme. Bir kişi üzerinden nasıl genellenebilir sorgulamayın! Genelledim, oldu.

15 Kasım 2010 Pazartesi

duygu sersemi

uyandım ve yüzümü yıkadım göz yaşlarımla.
nasıl bir uykuymuş uyuduğum ...
uyandım uyanamadım ...
hangisi rüya, hangisi gerçek anlayamadım.
gerçek sandığımı çarptım yüzüme, açılamadım.
uyku sersemiyim.
belki de duygu sersemi ...
sense, her koşulda sersemsin ...

iki sersem bir yalana yakışır.
bir yalan eşliğinde,
ilk değil, ikinci kere
uyuyakaldım ...